Mustafa Koçak

Mustafa Koçak


Değil Göksu'yu, Nil Nehri'ni taşısak bu kayıp-kaçakla işimiz zor!

31 Temmuz 2025 - 11:20

Anadolu, tarih boyunca bereketin ve suyun kaynağı olarak bilinen kadim bir coğrafya olmuştur. Ancak, bugün bu bereketli topraklar ciddi bir su kriziyle karşı karşıyadır. Türkiye, su kaynakları açısından zengin bir ülke olarak bilinse de, gerçekte durum çok farklıdır. Su kaynaklarımızın tükenmesi, gelecekte büyük bir felakete yol açabilir. Bu tehlikenin farkına varmak ve acilen harekete geçmek hem bugünkü hem de gelecek nesiller için hayati bir mesele hâline gelmiştir.

Türkiye’nin kişi başına düşen yıllık su miktarı, 2023 yılı itibarıyla 1.350 metreküp seviyesine gerilemiştir. Bu oran, Türkiye’yi “su stresi” yaşayan ülkeler kategorisine sokmaktadır. 2050 yılına kadar bu miktarın 1.000 metreküpün altına düşeceği ve Türkiye’nin “su fakiri” bir ülke olacağı öngörülmektedir. 

Daha da şaşırtıcı olan, Türkiye’deki su kaynaklarının %73’ünün tarımda, %16’sının sanayide ve sadece %11’inin içme ve kullanma suyu olarak tüketilmesidir. Bu oranlar, su kaynaklarımızın ne kadar plansız ve verimsiz kullanıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Tarımda kullanılan suyun %50’ye yakını, yanlış sulama teknikleri nedeniyle heba olmaktadır. Karaman’da tarımda suyun kullanım tekniklerinin ne kadar doğru olduğunu sizlerin takdirine bırakıyorum.

Bunun yanı sıra, iklim değişikliği de su krizini tetikleyen bir diğer unsurdur. Türkiye’de son 50 yılda ortalama sıcaklıklar 1.5 derece artmış, yağış miktarı ise %20 oranında azalmıştır. Bu durum, su kaynaklarının hızla tükenmesine ve barajlarda su seviyelerinin kritik noktalara inmesine yol açmıştır. 2025 yılında Türkiye’nin en büyük barajlarından biri olan Keban Barajı’nda su seviyesi, son 30 yılın en düşük seviyesine inmiştir. Bu, sadece enerji üretimini değil, aynı zamanda tarımsal sulamayı da büyük ölçüde olumsuz etkilemiştir. Bizde de iklim değişikliğinin yanında belediyenin ve bazı çiftçilerimizin beleş su bulduk her yere dökelim mantığı yüzünden İbrala barajı tamamen tükenmiş durumda. 

Türkiye’nin su krizine karşı acilen harekete geçmesi gerekmektedir. İlk olarak, su kaynaklarının verimli kullanımı için kapsamlı bir su yönetimi stratejisi oluşturulmalıdır. Tarımda su tasarrufunu sağlamak amacıyla, modern sulama tekniklerine geçilmeli ve çiftçilere bu konuda eğitimler verilmelidir. Zira, Türkiye’de tarım sektöründe su israfını önlemek, su kaynaklarını koruma yolunda atılacak en önemli adımlardan biridir. Yıllardır söylüyorum mısır ve pancar yerine daha az su tüketen ama daha çok gelir getiren ürünlere yönelmeliyiz. Bunu her söyleyişimde belli bir grup hakarete varan sözler söylüyorlar. 

Ayrıca, şehirlerde su kullanımının bilinçli bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Türkiye’de her yıl yaklaşık 1.8 milyar metreküp su, evsel kullanımdan kaynaklanan israf nedeniyle boşa gitmektedir. Bu durumun önüne geçmek için su tasarrufu kampanyaları düzenlenmeli, halk bilinçlendirilmeli ve suyun ekonomik değeri konusunda farkındalık artırılmalıdır. Özellikle büyükşehirlerde, su tüketim alışkanlıklarını değiştirecek politikalar geliştirilmelidir. Bizim şehrimiz de ise koca koca metropolleri geçmiş durumda su israfı.

Bir diğer önemli tedbir ise, sanayide su verimliliğinin artırılmasıdır. Türkiye’de sanayi tesislerinin %60’ı, suyu geri dönüşüm sistemleri olmadan kullanmaktadır. Karaman’da ise bu oranlar daha da artmaktadır. Sanayi tesislerinde suyun geri dönüşümünü sağlayacak teknolojiler teşvik edilmeli ve suyun yeniden kullanımını artıracak düzenlemeler getirilmelidir.

Küresel ve ulusal boyutta ciddi bir tehdit oluşturan su krizi haliyle yerel olarak da şehrimiz adına büyük bir krize gebedir. Yerel yönetimlerin yıllardır almadığı tedbirler, STK’ların gelen krizi öngörememeleri bugün geldiğimiz noktada daha acı bir gerçekle yüzleşmemize sebep olmuştur. ‘’Allah vermedi ne yapalım’’ diyerek topu üzerinden atanlar. ‘’İktidar değil mi Göksu’nun suyu boşa akıyor, getirsinler işte’’ diyerek iktidarı suçlayanlar. ‘’Kardeşim bir bizde mi sorun tüm dünya sıkıntı da ‘’ diyerek içine su serpmeye çalışanlar. Kimse de kendini suçlamıyor şehrimde maşallah.

Dükkanının önünü gerekli gereksiz sulayan esnaf kardeşim, tarlasını ve bahçesini suya doyuran köylü hemşerim, mısır ve pancar ekmeyelim demeyip inadına eken çiftçi kardeşim, evde suyu boşa akıtmayı adet edinen yurdum insanları, sanayi suyunu har vurup harman savuran, tüketime gelince en önde, yatırıma gelince geride duran sanayicilerimiz. Günde 3 kere bahçe sulayan müstakil ev sahiplerimiz. Su kendi malı gibi hoyratça kullanan belediyemiz, azıcık da iğneyi kendinize mi batırsanız. Bu tabloyu göre göre önlem almadınız. Allah bir gün de kesmedi yağışları, yıllardır azalan bir yağış ve yıllardır artan bir tüketim var. Küresel ısınma diye tüm dünya yankılanıyor yıllardır. Bunu görmediyseniz de yazık, göre göre önlem almadıysanız da yazık. 

Bir de dilimiz kurudu söylemekten kayıp kaçak oranı Karaman’da çok ama çok yüksek. %60 üzerinde kayıp kaçak oranı var. Şöyle izah edeyim; Markete girdiniz 10 litrelik damacana su aldınız ama altı delik. Eve gelene kadar 6-7 litresi yolda dökülmüş. Peki bu kayıp kaçak oranı nasıl azaltılır? Tabi ki yatırımla. Yatırım da belediye tarafından yapılır. Tüm dünyada böyle işler, Karaman dışında. 

İşin özü arkadaşlar Göksu’yu değil, Nil nehrini buraya taşısalar ancak günü kurtarırız. Bu kayıp kaçak oranları, bu bencillik ve bu savurganlıkla hiçbirimizin torunu o suyu görmez.

YORUMLAR

  • 0 Yorum