Davut Karaman

Davut Karaman


Sürdürülebilir ilişkinin temel üçlüsü?

07 Eylül 2020 - 11:05 - Güncelleme: 07 Eylül 2020 - 11:29



         Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
     Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
           davut.karaman@alanya.edu.tr

Her şeyin başlangıcı olduğu gibi sonu da olmaktadır. Biz bilinci ile bir bütün olan gönüller zamanla bencilliğe yenik düşmektedir. Atılan adımlar, çarpan yürekler biz yerine ben oldukça aynı çatı altındaki çatlaklar her geçen gün artmaya devam edecektir. İnsan yapısı gereği bencil olmaya yatkın olsa da birey bu duygularına gem vurmalıdır.

Fedakarlık ise bencilliğin aksine karşı tarafın mutluluğunu düşünmektir. Fedakarlığın raflarda değil de gönüllerde olması saadetin temelidir, ancak karşılıklı olması şartıyla. “Seni seviyorum, sana ihtiyacım var” demekte bile bencilce bir yaklaşım havası esmektedir. Farkında olmadan, ihtiyacı olmasa sevmeyecek mi mesajı barındıran bu ve bunun gibi ifadeler oldukça normal olarak kabul edilmektedir. Nasıl ki kalp hastalarında “sağlığı çok iyiydi, hiç şikayeti yoktu ama birden gitti; gizli kalp varmış” derler, aynı şekilde eşler arası ilişkide görülmektedir. Başlangıçta tozpembe çizilen bir hayat grafiği zamanla gizli bencilliğin kurbanı olmaktadır. Bir bakarsınız eşler gülüm balım misali yaşanılan bir hayat profili çizerken, bir de bakarsınız birlikte temeli atılan hayallere son nokta çoktan koyulmuştur. İşte bu noktaya getiren önemli hususlardan biri de bazen açık ama genelde de gizli olan bencillik duygusudur.

Çıkarcı bir yaklaşımla sevgi, dökme su ile değirmen döndürmeye benzer. İlişkiler mezara kadar değil ancak pazara kadar sürer, o da sürerse tabi. Bu şekilde başlayan sorunlar yumağı zamanla sıradanlaşır. Gözün üstünde kaşın var tartışmaları eşler arası önce hafif bir şekilde başlasa da bilinçaltında yatan gizli düşünce sorunların dışa yansımasıdır ve artık eşlerin dilinden şu mısralar dökülmeye başlar:

Sen beni hiç anlamıyorsun!
Önceden böyle değildin, çok değiştin!
Nasıl bu kadar duyarsız olabiliyorsun?
Zaten sen hep böylesin!

İşte bu aşama çözüme ya da çözümsüzlüğe gidilen en kritik aşamalardan biridir. Doğru yöntemle çözülmesi mümkün iken, yanlış yöntemle de ayrılıklar bir anda kapınıza çoktan gelmiştir. Eşlerin kendi kendilerine artık mutlu olmak istiyorum, mutluluk benimde hakkım şeklindeki soruları sormaya başlaması ayrılmak istemiyorum ama mutlu da olmak istiyorum modudur.

O halde birlikte nasıl mutlu olabiliriz? Sorunlar, tartışmalar nasıl çözümlenmeli? Sürdürülebilir ilişkinin temel üçlüsü iletişim, duygu ve güç şeklindedir. Bu üçlüden birinde yaşanan aksaklık ilişkinin geleceğini olumsuz etkilemektedir. Bunlar;

Günümüzde iletişim araçları hızla gelişse de insanlar arası iletişim hızla düşmektedir. Özellikle eşler arası iletişimsizliğin bedeli günlük hayata göre oldukça ağır olmaktadır. Birçok kişi iletişimsizliğin bedelini ya iş kaybı, ya kısa süreli tartışma vb. şekilde öder iken; ailedeki iletişimsizliğin bedeli ise çok daha ağır olmaktadır. Eğer sevgi temeli üzerine kurulmuş bir evlilik ise bu bedel adeta nefes kaybına yol açmaktadır. Başlangıçta birbirine nefes olan eşler bu aşamada ise maalesef birbirinin nefes kıranı olmaktadır.

Eşinize karşı hangi duyguyu beslerseniz, evinizde o yeşerir. Eviniz sevgi ekerseniz gülistan, diken ekerseniz dikenlik olur. Özünde sevgi temeli olsa da evliliklerde en çok rastlanan durumlardan biri de zamanla duygu kaymasıdır.  Birbirini gerçekten seven eşler sevgilerini sulamak, beslemek yerine farkında olmadan zamanla sorunlarını sulayıp beslemeleri nedeniyle yıllar sonra sorunlarının sevgilerini geçtiğini görüyorsunuz. Peki neden? Çünkü neyi beslerseniz evinize o hakim olur.

Evlilik aynı zamanda tarafların güç yönetimidir. Eşler belki de kendilerinin bile farkında olmadan çevreden öğrendiği veya öğretildiği üzere evde güçlü, söz sahibi ben olayım egosu taşıyabilmektedirler. Bu canlının doğasında olan bir durum olsa da evlilikte olması eşler arası güç savaşlarına dönüşebilmektedir. Her fırsatta gücünü ortaya koymaya çalışan eşler, gücünü ispat ederken eşinin mutsuzluğuna da temel atmaktadır. Başka bir ifade ile bindiği dalı kestiğinin farkında değildir.

O halde olması gereken nedir? Neden eşler bu noktaya gelir? İletişim, duygu ve güç unsurlarında yaşanan sorunların temelini incelediğimizde; eşlerdeki ileri düzeyde bencillik, ilişkinin temel üçlüsünün kuyusunu kazmaktadır. Bencilce davranışlar iletişimsizliğin yolunu açar iken aynı zamanda güç sahibi olmayı zorlamaktadır. Bu ortamda yeşeren sorunlar her geçen gün sevgiyle beslenen duyguları körleştirmektedir. Ayrılık kelimelerinin telaffuz dahi edilmediği ailelerde bile böyle bir filmin sonu maalesef hüsranla sonuçlanmaktadır. Mutlu sonla biten, biz duygusunun hakim olduğu aileler dileğiyle…
 

YORUMLAR

  • 3 Yorum