Davut Karaman

Davut Karaman


Serumla beslenen nesil

07 Haziran 2021 - 00:10


         Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
     Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
           davut.karaman@alanya.edu.tr

Bir ülkenin, bir toplumun gelecekteki mimarının yeni nesiller olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Herkes bu gerçeği kabul etmekle birlikte, geleceğimizi emanet ettiğimiz gençlerimiz acaba bunun ne kadar farkında? Büyük bir miras devralarak, altına girdikleri sorumluluk ile ilgili ne düşünmekteler?

Sorumluluk almak/vermek birey gelişiminde tahmin edilemez bir etkiye sahiptir. Elbette yeni nesillere verilen bu önemli sorumluluk onlara ve geleceğe büyük katkı sağlayacaktır; tabi ki onların bunun bir görev olduğunu fark ettikleri zaman… Fark etmek demişken kısaca bunu izah edelim. Fark etmek, siyah ile beyazın aynı olmadığını anlamak demektir. Ama kimisi öyle bir hayat yaşar ki, onun hayatında ne beyaz ne de siyah vardır. Onun hayatında her şey gri tonlardadır. Başka bir ifade ile farkı fark etmekten bihaber; alınıp verilen nefesler, kulak tırmalayan tınılar, bakarken görmeyen gözlerden oluşan hayatlar… Bu durumu bir helva örneği ile açıklayalım.

Eskiden geleceğin teminatı yeni nesillerden “helva” yapmaları istendiği zaman, kendilerine hiçbir şey söylenmeden araştırmacı, icracı ve görev bilinci taşıyan bir ruhla aşama aşama aynen şunları yaparlardı: Helva nedir, nasıl yapılır, içinde hangi malzemeler bulunur, bu malzemeler nereden alınır, ne oranda karışacak, ne kadar sürede pişirilecek, nasıl ve ne zaman servis edilecek? Derken birde bakarsınız mis gibi helvanız önünüze çoktan gelmiştir.

Peki ya şimdi; helva isteyin bakalım gelecek mi, ya da ne gelecek veya ne zaman gelecek? Artık yeni neslin bırakın helva yapmasını; hazır yapılmış, önüne servis edilmiş helvayı siz ağzına koyarsanız eğer, bir umut belki… Yoksa önünde saatlerce, günlerce dursa da sonuç değişmemektedir. Böyle bir durumda ise serum devreye girer. Peki serum nedir? Yeterli bilinç düzeyinde olmayan, çeşitli nedenlerle kendisi yiyecek-içecek tüketemeyen hasta kişilere fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak, nefes alıp verecek şekilde yaşamını sürdürmek amacıyla dışardan yapılan takviyelerdir.

Öyle bir sürece geldik ki adeta serumla beslenen bir nesil inşa etmiş haldeyiz. Sürekli ihtiyaçları karşılansın diye hazır vaziyette bekleyen ailelerin olduğu, çocukların hata yapmasına bile fırsat tanınmadığı, düşürüp kırmadan kırmamayı öğrenemediği, bırakın çevresini kendisini bile tam olarak tanıyamadığı, akademik başarı için sınavdan sınava koşan beygirlerin yetiştirildiği, oyuncağını kendisi yaparak sokaktaki arkadaşlarıyla oynanmadığı, ağzına lokma koysanız da çiğneme gereksinimi dahi düşünülmeyen bir dönemdeyiz.

Toplum olarak yeni nesillerin yaşaması için biz onlara serum takılmış bir hayat sunuyoruz. Ve sonra da onlardan gelecek bekliyoruz. Hiç düşünmüyoruz ki serum bittiği zaman ne yaparlar, serum takacak birileri olmazsa ne olur? O yüzden onlara serumla sunulmuş bir hayatı değil, gerçek hayatı öğretmeliyiz. Eksik yapsınlar, yanlış yapsınlar, kırsınlar, döksünler ama kendileri yapsınlar. Zorluk mu var çekilmesi gereken elbette çeksinler, başka türlü yaşamı öğrenme şanları yok.  Serum takarak da sağlıklı bireylere hasta muamelesi yapmaya gerek yok. Sonra gerçekten hasta oluyorlar ve bunu dahi fark etmiyorlar. 
Açık büfe masada yiyecek içecek her şey var. Ama biz yetişkinler çocuğumuz yemiyor diye şikayetçiyiz ve şunu hiç düşünmüyoruz. Birincisi acaba o çocuk açlığının farkında mı, ikincisi açlığının farkında ise bunun reçetesinin masadaki yiyecek içecek olduğunu biliyor mu? Eğitimde de durum aynı değil mi?

Milyonlarca öğrencimiz değişik eğitim kademelerinde eğitim-öğretim görmekte. Genel şikayet ise öğrenciler çalışmıyor, öğrenmiyor vb. Acaba eğitimciler, aileler ve çevre olarak serumla beslenen bir nesille karşı karşıya olduğumuzu hiç düşündük mü? Her şeyi çevresinden bekleyen bir nesil. Öğrenmeye aç olduğunu bilmeyen, bilse de reçetesinin eğitim-öğretim olduğunu bilmeyenler neden çalışsın, öğrensin, öğretsin?

Artık öğrencilerin çalışması için her dönem sonunda eğer başarı gelirse bir sürü ödül konulmakta (yani serumun başka bir türü takılmakta) ama eğitime olan ihtiyaç öğretilmemekte. Her şey o kadar karşılıklı olmuş ki sosyal sorumluluk açısından önem taşıyan kan bağışında bile öğrenciler bağış yaparsa ilave not isteyebilmekte ve/veya öğretmenler ilave not verebilmektedir.

Bugün not karşılığı bağış yapan öğrenci gelecekte acaba kalıcı, düzenli bağışçı olma ihtimali ne kadardır? Attığımız her adımda bir menfaat, bir karşılık bekliyor isek; o zaman şu sözü hatırlatmakta fayda görüyorum: “İnsanlık öldü. Katili: Menfaat” Yeni nesiller adına yaşanan hayatlar yerine, onların kendi hayatını kendilerinin yaşamalarına imkan vermeli, onlara gerekli fırsatları sunmalıyız. Gri hayatlardan siyah beyaz hayata dönüşen, serumla beslenen hayatlardan serum üreten nesillerin olduğu, hayatın yakıtının menfaat olmadığını anlayan/anlatan toplum yapısına ulaşabilmek ümidiyle… 

 

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Ayhan
    2 yıl önce
    Her geçen gün daha kötüye gidiyoruz hocam malesef. bütün bunlara birde uzaktan eğitilen nesil diye ilave etmek lazım.
  • Davut Karaman
    2 yıl önce
    Katkılarınız için teşekkür ederim.