Davut Karaman

Davut Karaman


Mutlu evliliğin şifreleri 2

16 Kasım 2020 - 13:38


          Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
     Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
           davut.karaman@alanya.edu.tr

Gelecek hayallerinin belirsizliğinde geçmiş hayata özlemle bugünlerin yaşanması mutluluk peşinde koşanların vazgeçilmez bir döngüsüdür. Daha mutlu bir dünya umuduyla birleşen gönüllerin zaman zaman ortaya çıkan zorluklara birlikte siper olması ile mutluluklar çoğalırken, tam tersi bir durumda ise yuvalar dağılmaktadır. Gerçek hayat arkadaşı tüm zorluklara rağmen eşini terk etmeyen hatta eşine daha sıkı bağlanandır.

Tıpkı ilk tanışma günlerindeki gibi sevdiğine kavuşma heyecanını bir ömür boyu sürdürebilen çiftler ise her engeli kolaylıkla aşabilmektedir. İki yanık gönlün bir arada olması ile tüm zorluklar kül olacaktır. Yeter ki amasız, fakatsız sevgiler küle dönüşmesin. Gizli şartlı sevgilerle kurulan aileler en küçük depremde sarsılmaya başlar ve gün gelir yerle bir olur. İşte bir zamanlar mutluluk bulutlarında uçan eşlerin, çekirdek yuvalarının dağılmaması için yeni şifreler…

1-  Her gününüz ilk gün gibi olsun: Ne zaman ki o heyecanımızı kaybettik işte o zaman ailemizi de kaybettik. Birbirine kavuşmak için bitmek tükenmek bilmeyen, adeta saniyelerin saat olduğu anlar, kavuşma anında nasıl olur da saatler saniyeler gibi geçip gider. İşte o heyecan bir ömür sürebilmeli, elbette ilk günkü kadar olmasa da o anları yaşatmak için yaşamalı insan. Çünkü hayat arkadaşınızla en güzel, en özel anlarınız oralarda bir yerlerde gizli.

 Evlilikte bilinçsizce ve farkında olmadan tüketilen o güzel günler mazide yerini almadan her an sizinle olmalıdır. Bir zamanlar sürprizlerle dolu, yeni bir hayatın kaşifleri olan eşler gün gelir rutinleşmiş bir hayatın pençesinde sıradanlıktan kurtulmanın yollarını arama mücadelesi içine girerler. Dolayısıyla heyecansız bir yaşam eşler arasında da zaman zaman sorunlara gebe olabilmektedir. İlk günler gibi bir ömür hayali ile kurulan hayatlar heyecanın bittiği yerde sendelemeye başlar. Tam da bu noktada ise “sen eskiden böyle değildin, çok değiştin” gibi sözler, kronik sorunların başrolünü oynayacaktır. Aslında değişen bir şey yoktur ama eşler tarafından fark edilmeyen tükenmişlik, sıradanlık yaşam temposu içinde bir virüs gibi hayatın her anını sarmaktadır.

Nasıl ki işe, eşe dosta vakit ayırabiliyorsak hayat arkadaşımız için de her zaman özel zamanlar ayrılmalıdır. Günümüzün yoğun iş temposu ile eşler arası mesafe açılmaya devam ederken, çözüm birlikte olunabilecek her anı değerlendirmekten geçmektedir. Mesela mümkün olduğunca kahvaltı, yemek saatlerinden taviz verilmeden bütün aile eş zamanlı yemekte buluşabilmelidir. Ancak günümüzde kahvaltıların sadece Pazar günlerine mahsus kaldığı, yemeklerin atıştırmalık olduğu bir tempoda eşler birbirlerinin gözlerinin içine bakacak vakit bulamamaktadırlar. Eşleri birbirlerinden koparan, heyecanı baltalayan o kadar verimsiz bir yoğunluk var ki zamanla aynı ev, herkesin farklı bir yaşam tarzına dönüşen beklentileri haline gelmektedir. Eşlerden biri kısır partilerinde, diğeri okey masalarında kaybettikleri heyecanı ararken, aradan geçen yıllar mazinin üzerine küllerini serpmeye devam etmektedir.

2- Sevginiz amasız, fakatsız, koşulsuz olsun: Oldukça masum sevgilerle inşa edilen evliliklerde zaman zaman sevgi formatında değişiklikler görülebilmektedir. Şöyle ki ilk yıllarda eşinin söylediği, istediği her şeyi ona sevgisinden dolayı tereddütsüz yerine getiren eşler, yıllar geçtikçe bu istekleri yerine getirmek için kendisi de bir takım isteklerde bulunmaktadır. Gayet normal gibi görünse de evlilikteki gizli tehlikelerden biri de budur. Eşlerin farkında olmadan sevgilerini şarta bağlamalarıdır. Mesela “tamam istediğin o elbiseyi alalım ama bu hafta sonu da annemlere gidelim, olur mu” gibi yaklaşımlar evliliklerin en büyük dinamitidir. Eşlerden biri elbise almak için –istemese bile- diğer eşin annesine gitmeye razı olmakta veya annesine gitmek için eşine –almak istemese bile- o elbiseyi almaya razı olmaktadır. Halbuki olması gereken hiçbir koşul olmadan eşler, eşleri için bu isteklerini uygun koşullarda yerine getirebilmesi ya da eşi için istediği bir şeyden vazgeçebilmesidir.

Bu durum aslında yıllar sonra da eşlerin içindeki gizli bencilliği de ortaya koymaktadır. İlk yıllarda oldukça fedakar bir eş profili zamanla özüne dönerek kendi istediğini yaptırabilmek için eşinin istediklerini yapma yarışına girmektedir. Asıl amaç eşinin mutluluğu için onun istediklerini yapmak değil, dolaylı yönden kendi isteklerini, zihnindeki gizli kurgularını hayata geçirmek için koşula dayalı, tribünlere oynayan sevgi gösterileridir. Hal böyle olunca da zamanla eşler birbirlerini daha fazla kandırmaya tahammülleri kalamayacağı için ayrılıklar yaşanmaktadır.

Peki çözüm nedir? Eşler gerçek sevgiyi birlikte aramaları ve birbirlerinde bulmalarıdır. Sevgilerini amasız, fakatsız ve koşulsuz bir şekilde yerine getirmeleridir. Yoksa şartlı sevgilerle mutlu bir hayat sürdürülemez. Evlilikleri yıpratan bu hususun temel kaynağında ise genellikle çekirdek aile dışı unsurların gizli düşünce ve müdahalelerinin eşlere yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum eş, eşinin istekleri için değil de hem kendi hem de eşi dışındakilerin isteklerini yerine getirmek için kendi hayat arkadaşını şartlı sevgiyle ömür boyu müebbete mahkum etmesinden başka nedir?

3- İyi bir insan, iyi bir eştir: İyi insan olma kriteri kişiden kişiye değişmekle birlikte iyi insanı genel olarak çevresine zarar vermeyen ve onlara katma değer yaratan şeklinde ifade edebiliriz. Ancak sadece özünde iyi insan olmak da yeterli değildir, bu iyiliğin dışa yansıması da gerekmektedir. İyi bir eş için iyi bir insan olmak genellikle ön koşul iken, her iyi insandan da iyi bir eş olması beklenmemelidir. Çünkü birçok kişinin sosyal çevresine davranışı ile eşine davranışında farklılıklar görülebilmektedir. Mesela çevresine karşı tabiri caizse süt liman bir kişi evde eşine karşı olumsuz bir tutum sergiliyorsa eşler arası görünüşte sorun olmasa bile eşlerin bilinçaltında gizli sorunlar oluğunun göstergesidir. Zamanla kronik hale gelen bu sorunlar, tartışmalar çözülmediği sürece her geçen gün daha da derinleşmeye devam edecektir. Zamanla eşleri de birbirlerinden ayıran bu kangrenin, vücudun tamamına yayılmadan tedavi edilmesi gerekmektedir.

Eşlerin hayattaki sahip oldukları en önemli varlıkları olan hayatlarını paylaştığı kişiyle geçireceği bir ömür aslında en büyük servettir. Dolayısıyla bu kadar önemli bir servet gündelik tartışmalarla, eşler dışındaki şahısların menfaati uğruna çarçur edilmemelidir. Servete nasıl servet katabiliriz düşüncesiyle hareket edip daha mutlu günler için her an kıymeti bilinerek tüketilmelidir. Daha mutlu yarınlar dileğiyle…

 

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Arif
    3 yıl önce
    o servete sahip kişilerden olmamız dileği ile.. elinize sağlık
  • Davut Karaman
    3 yıl önce
    Güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim.