Davut Karaman

Davut Karaman


Mutlu evliliğin şifreleri 1

09 Kasım 2020 - 00:24 - Güncelleme: 09 Kasım 2020 - 00:35


          Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
     Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
           davut.karaman@alanya.edu.tr


İnsanın özünde; doğum öncesi sahip olduğu güvenli ortama, doğduğu andan itibaren tekrar kavuşma arzusu bulunmaktadır. Bu arzuyu zamanla, her insanın kendisine ait olan kayıp yarımını arama süreci izler. Çünkü her insan doğuştan hem yarım hem de yalnızdır. Ne zaman ki o kayıp yarım bulunur ve evlilik çatısı altında iki yarım elma, bir bütün elma haline gelirse işte o zaman güven ortamında yıllardır hayali kurulan yeni bir hayat başlar. Sağlıklı ve mutlu bir evlilik yarımlardan bir bütün oluşturduğu için eşlerin güvende hissetmesini sağlar. Bu bütünlük sadece eşler arasında sağlanmalıdır. Özellikle evlilik sonrası eşlerin ve eş yakınlarının farklı parçalardan bir bütün oluşturmaya çalışma çabası ise eş ana temasının farklı temalara bürünmesine hatta bir zamanlar eşi için kesişen yolların yine eşinden dolayı ayrılma aşamasına gelmesine neden olmaktadır.

Tanışma süreçlerinin devamında gelen evlilik ile ortaya çıkan en büyük yanılgılardan biri de yıllardır peşinde koştuğunuz, aradığınız eşiniz eğer yanlış bir kayıp yarım ise işte o zaman bir takım sorular ve sorunlar peş peşe gelmeye başlamaktadır. Evlilikten ve eşimden ne bekliyordum, ne buldum? Karşılıklı beklentilerimiz evlilikteki yaşam tarzına ne kadar uygun? Toz pempe bulutların altında kurulan mavi düşlerin, kararma sahnesi de evlilik oyununun bir parçası mı? Oldukça güzel başlayan bir ilişki zamanla eşlerin birbirini tükettiği, yıprattığı çatışma ortamına nasıl gelir?

Evliliğe giden yolda doğru bir ilişki kurmak kadar o ilişkiyi sürdürebilmekte önemlidir. Evli ve iyi günde, kötü günde ömür boyu birlikte yaşamaya söz veren insanlar olarak ilişkinin devam etmesi eşlere bağlıdır. Birbirini anlayan, algılayan eşler sevgi meşalesi altında mutlu, mesut bir ömür sürüp gidecektir. Ne zaman ki eşler bu meşaleden başkalarına pay vermeye veya başkaları pay almaya çalışırsa işte o zaman evlilikte ortaya çıkan irtifa kaybı ile birlikte mum dibine ışık vermez hale gelecektir. Evlilikte temel olan ve temel kalması gereken sadece ve sadece eşlerdir. Çünkü eşler varsa gelecek düşler vardır, eşler varsa mutlu çocuklar vardır, eşler varsa huzurlu ebeveynler vardır.

Peki mutlu bir evlilik, mutlu bir aile ortamı için eşlere düşen görevler nelerdir? Başka bir ifade ile daha mutlu bir hayat amacıyla birleşen gönüllerin, daha mutsuz bir aile hayatına maruz kalmaması için neler yapılmalıdır? Gizemli mutluluk kaynaklarına nasıl ulaşılır? İşte mutluluğun şifrelerinden birkaçı...

1- Düşünceleriniz sessiz çığlığa dönüştürülmemeli:
 İnsanı motive eden ya da motivasyon kaybına uğratan iki ses vardır. Bunlardan biri çevresindekilerin söyledikleri, diğeri ise kendi iç sesidir. Evlilikte de böyledir; eşinizin sesi ya da eşinizle ilgili iç sesiniz size ya mutluluk ya da sıkıntı verir. Bazen bir cümlesi yeter dediğiniz seslere artık katlanamaz hale gelirsiniz, peki neden? Eşine söyleyemediği iç sesler ile eşinin söylediği olumsuz ifadeler harmanında toz duman olan gönüller, böyle bir ortamda mutluluğun buharlaştığını fark edemezler. Tarafların birbirlerini suçlamasıyla başlayan çatışma enflasyonu ise dizginlenemez bir boyuta ulaşır. Bu çatışma ortamında eşler dertlerini, kederlerini birbirlerine anlatamaz ve anlaşamaz hale gelir. İnsanın her an gereksinim duyduğu, sürekli aradığı güven duygusu için eşler farklı kaynaklara yönelmeye başlar. Dolayısıyla mutlu bir evliliğin nefesi olan koşulsuz güvenden, anlatmak ve anlaşabilmekten bahsetmek artık mümkün değildir. O halde kendi iç sesinizde boğulmak ve eşinizi de boğmak yerine duygu ve düşüncelerinizi hapsolduğu yerden alıp, ait olduğu kişiye anlatabilmek ve anlaşılabilmek mutluluğa giden yolda en önemli adımlardan biridir.

2- Beklenti yükünüz hafifletilmeli: Oldukça mutlu başlayan evliliklerin mutsuz olarak devam etmesindeki nedenlerden bir diğeri de ilişkiden çok fazla şeyler beklemektir.  Genellikle kişisel özelliklerden ya da farkında olmadan evlilikten o kadar fazla beklenti içine girilmektedir ki birçok evliliğin mutlulukta zirve yaptığı çıta, başka evlilikler için ayrılık nedeni olabilmektedir. Bunun temel nedeni ise beklenen ve gerçekleşen arasındaki olumsuz farktır. Elbette eşler daha mutlu bir hayat için beklenti içinde evlilik hayali kurarlar ama sizi mutlu eden eşinizin beklediğinizi yapması mıdır yoksa yapamasa bile yapmak için çaba sarf etmesi midir? İşin püf noktası tam da burada gizlidir. Beklentilerdeki araç ile amaç net olarak ifade edilmelidir. Çünkü kimisine göre eş yapamadığı sürece bir anlam ifade etmez iken, kimisine göre sonuç olmasa bile yapma çabası çok şey ifade etmektedir. Beklenti kriterlerimizi gözden geçirerek, birlikte bir bütün olabilmenin en büyük mutluluk kaynağı olduğunu fark etmek; hayal kırıklığına uğrayan evliliklerin en büyük düşmanı iken, eşlerin en büyük dostu olmaktadır. Çünkü en değerli varlığınız olan eşiniz sizin yalnızlık paydaşınız, duygu bütünlüğünüz, anne şefkatiniz, baba himayeniz ve bir dost anlayışınızdır. Gereksiz beklentilerle mutluluğunuzu tüketmek yerine gereksiz beklentilerinizden kurtularak ruhunuzu, bedeninizi hafifletmek en güzelidir. Unutmayalım ki en önemli beklenti aynı çatı altında bir olmak, birlikte kalmaktır.

3- Aile mahrem alanı genişletilmemeli: Evlilikte sefa kadar cefa da yaşanır ve yaşanması da normaldir. Hatta cefa dönemleri evliliklerin en büyük sınavıdır. Bu dönemleri atlatabilen yuvalar kolay kolay yıkılmaz. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli husus aile içi sorunların (eğer çok gerekli değilse) eşlerin ebeveynleri başta olmak üzere aile dışı kişilerle paylaşılmamasıdır. Çünkü eşler arası tartışmalarda genellikle ebeveynlerin yaklaşımı haksız bile olsa kendi öz evladını savunarak yanlışa ortak olmak şeklinde olmaktadır. Bu durum ise gelin ya da damat için üvey evlat muamelesi anlamına gelerek onları değersizleştirmektedir. Ebeveynlerin en büyük hatalarından biri de kendi çocukları arasında yaptıkları ayırımcılığa ilave olarak çocuklarının eşlerini de sözde bir evlat olarak görmekle birlikte, özünde öyle görmemektir. Peki, bu durumda sonuç ne olacaktır? Çok basit bir şekilde çekirdek aile içinde çözülebilecek bir sorun, karşılıklı önyargıların gölgesinde 10’a katlanarak çözümsüz hale gelecektir. Çünkü dışarıdan müdahale destek yerine böyle durumlarda köstek de olabilmektedir. Dolayısıyla aile içi sırların ailede kalması hem eşler hem de eşlerin çevresi açısından hayati önem taşımaktadır. Eş, eşi ile olan ilişkisini gerek ebeveynlerine gerekse sosyal çevresine danışarak götürmesi çekirdek ailenin mahrem alanının genişlemesi anlamına gelmektedir. Böyle bir ortamda eşler arası mesafe her geçen gün artmaya, mutluluk umutları da tükenmeye devam eder.

Elbette mutlu bir evliliğin şifreleri bu kadarla sınırlı değil. Sonraki yazılarda diğer şifrelerde buluşmak ve mutluluğunuzun hiç solmaması dileğiyle…

YORUMLAR

  • 0 Yorum