Davut Karaman

Davut Karaman


Nikâhlı olmak mı, Aile olmak mı?

27 Temmuz 2020 - 02:18 - Güncelleme: 28 Temmuz 2020 - 18:33


         Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
     Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
           davut.karaman@alanya.edu.tr

Aile bekası toplum bekasıdır. Aile kurmak kadar aileyi yaşatmakta önemlidir. Kurulan ailelerde eşler daha başlangıçta beklentilerini açıkça ortaya koymalıdır. Günümüzde göz ardı edilen önemli hususlardan biri de aile olmak mı, nikahlı olmak mı noktasıdır? Her geçen gün nikahlı olanların sayısı artmakta iken gerçekten aile olanların sayısı ise azalmaktadır. Peki, nikahlı olmak ve aile olmak ne demektir?

Sadece kağıt üzerinde imza ortaklığı ile başlayan nikahlı hayatlar hiçbir zaman tek vücut olamayacaktır. Çünkü ortak amaç sadece imzadır ve imzadan öteye gidemeyecektir. Aile olmak ise imzadan da öte hayatı, nefesi paylaşmaktır. Aynı yastığa baş koymak, aynı dertle dertlenmek, aynı sevinci paylaşmaktır. Kendisi için istediğini eşi içinde istemektir. Eskiden birileri evlendiği zaman “bir yastıkta kocayın” denirdi. Ne zaman ki eşler arası bir olan yastıklar ikiye bölündü, aileler çatırdamaya başladı. Bölünen yastıklar en küçük bir tartışmada alınarak farklı bir odaya gidebilme, ayrılma, küs uyuma fırsatı verdi. Halbuki uzmanların önerileri de göstermektedir ki eşler hiçbir zaman küs, dargın, kızgın uykuya dalmamalı, dalamamalıdır. Çünkü bilinir ki böyle bir durum olayın etki derecesini daha da derinleştirecek ve çözümsüzlüğe bir düğüm daha atılacaktır.

Elbette eşler arası sorunlar olur ve olacaktır da, ancak bu sorunların göz kapaklarının birbirine değmeden ortak çözüme kavuşması gerekir. En kolay çözüm yolu ise eşler kendisi için değil, eşi için istemelidir. Ne yaparsam O mutlu olur düşüncesinin tek taraflı değil karşılıklı uygulanması ise sadece ortak bir imzadan öte ortak bir nefes, ortak bir göz, kulak olmasını sağlayacaktır. Eşler arası her şeyin bir olması ise aynı hislerin yaşanmasını sağlayacaktır. Çünkü alınan nefes aynı, bakılan, görülen aynı, duyulan aynı, dile gelen aynı olacaktır. Aksi halde eşlerin birbirinden bihaber olması ya da bırakılması gerçek bir aile olmanın en büyük handikaplarındandır. Bihaber durumu eşler arası nitelikli paylaşımların az olmasından kaynaklamaktadır. Bu da zamanla uçuruma dönüşecek, belki de incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerden aileler yıkılacaktır.

İşte bu noktaya getiren sebepler dikkatle incelenmelidir. Eşler neden birbirinden bihaber olur? Eş, eşinden neden gizleme gereği duyar? Kim için gizler? O’na “aman ha eşine söyleme” diyen düşüncenin temeli nedir ve nedendir? Eşler arasında böyle bir durumun olması ise eşlerin kendisi için istediğini eşi için istemesinin önündeki en büyük engellerden biridir.
Bununla birlikte eşler arası karşılıklı sevgi kadar şefkat de önemlidir. Çünkü sevgide gizli de olsa karşılık bekleme güdüsü var iken şefkat öyle değildir. Her şeyden önce şefkat duygusu insani özelliklerin en üst mertebelerinden biridir. Günümüzde şefkat yoksunu eşler nedeniyle bu kapsamda bir aile yapısına sahip olunması maalesef her geçen gün kısırlaşmaktadır. Çünkü şefkat merhametin, merhamette mutluluğun temelidir. Kendisi için istediğini karşıdaki için isteyebilmek en büyük maharettir. İşte bu duygu ve düşünceler eşlerin gerçek aile olması önündeki setleri yıkacak, yerine yıkılmaz aileler inşa edecektir.

Ancak ailenin geleceği eşlerin kişisel özelliklerinin yanında eş çevreleri ile olan ilişkilere de bağlıdır. Her eş, eşinin çevresiyle güçlü bir ilişki kurmak için fedakarlık yapmalıdır ki kendi çevresiyle de güçlü bağları olabilsin. Yoksa günlük hayatta oldukça sık karşılaşılan durumlardan biri olarak her eşin kendi ebeveynlerine eşinden daha yakın olmak için adeta sır gibi gizli kapaklı yürütülen süreçler nice güzel günlerin kürtaj olmasına neden olacaktır. Ayrıca günümüzde en sık duyduğumuz kavramlar haline gelen “kayınpeder cazgırı, kayınvalide dırdırı” yeni nesil ailelerin kamburu haline gelmektedir. Ebeveynler kendi kızına, oğluna daha yakın olmak adına yavrularının aile saadetine gem vurduğunun farkında olabilseler attıkları her adımda, söyledikleri her sözde kantarın topuzunu kaçırmamaya dikkat ederlerdi elbette. Yoksa kim ister evladının yuvasına incir ağacı dikmek!

Günümüzde eşlerin yakın çevreleri ile olan ilişkiler çekirdek ailenin geleceğini belirleyen önemli değişkenlerden biridir. Çünkü eşler ve aileleri adeta tahterevalli gibidir; dengede tutmak zor olsa da imkansız değildir. Ortaya çıkan dengesizlik ise taraflardan birine sefa getirirken diğer tarafa cefa doğurmaktadır. Her lahza çekilen cefalar ise çekirdek ailenin mayınlı arazide geçen bir hayatla gelecek hayallerini baltalamaya devam edecektir. Geriye mutsuz eşler ve aileler kalacaktır. Eşlerin önce yastıklarını ayırmasıyla başlayan mutluluğun kıtlaştığı, tahammül gücünün cılızlaştığı aile ortamları yerine odaların ayrıldığı ve zamanla da tüm dünyanın sığdığı gönüle eşinin sığamadığı bir duruma gelecektir.

Her eş bir kitaba benzer. Kimisinin görünüşü muhteşem olur, okumaya başlayınca sıkılırsın ve sonu gelmez. Bazıları ise oldukça basit görünür ama sürükleyici olur, bitirip tekrar okursun. Böylece adeta klasik bir eser olur. O yüzden nikahlı olmak mı, aile olmak mı daha yolun başında iken eş adaylarının evlilikten beklentileri ne kadar belirgin olursa eşlerin birbirine köstek yerine destek olması da o kadar kolay olur. Eşlerin birbirini tekrar tekrar okuduğu, her okuyuşta yeni şeyler keşfettiği, klasikleşen başyapıta dönüşen evlilikler olması dileğiyle…


 

YORUMLAR

  • 1 Yorum