Davut Karaman

Davut Karaman


Hangi ebeveyn çocuklarının saadetini baltalamak ister?

24 Ağustos 2020 - 10:27 - Güncelleme: 24 Ağustos 2020 - 10:40


          Dr. Öğr. Üyesi Davut Karaman
     Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
           davut.karaman@alanya.edu.tr


Hayalinizdeki hayata atılan ilk adımlardan biri olan evlilik çok aktörlü bir film gibidir. Aynı filmde herkes başrol oyuncusu olmak ister, ben olmazsam bu film izlenmez diye düşünür. Halbuki filmdeki herkes büyük resmin bir parçasından başka bir şey değildir. O’nsuz olmaz ama sadece O’nunla da olmaz, herkes bu bilinçte olmalıdır.

Evlilikle başlayan geniş aileye geçiş sürecinde farklı ailelerin; çocuklarının saadeti için bir araya gelerek, adeta tek yumruk olarak yeni bir aile kurmaya çalışması takdire şayandır. Her ne kadar yıllar sonrasında bile söz konusu olacak şekilde ebeveynler tarafından rekabet edercesine atılan destek adımları, gün gelir köstek ilmeklerine dönüşür. Nasıl mı? Senin ailen şunu yapmadı, benim ki şunu yaptı veya biz bunu yaptık, onu da karşı taraf yapsın şeklinde başlayan sözler tek yumruk olan çoklu ailenin, çoklu yumruğa dönüşen tek aile olmasına neden olur.

Aile kurulma aşamasında ve kurulduktan sonra ise artık senin taraf, benim taraf diye bir durum ortadan kalkması gerekir. Ancak her geçen gün daha da derinleşen ve kronikleşen taraf çatışmaları, yeni kurulan çekirdek ailenin en büyük handikaplarından biri olmaktadır. Önlenemeyen bu çatışma içindeki tüm aktörler, kendi bakış açısıyla haklı olduğunu düşünürken, haksız konuma itilen yeni kurulan çekirdek aile olmakta ve ayrılıklara kadar varan en büyük zararı görmektedir.

Olması gereken ise bu kapsamdaki herkes, herkese (maddi-manevi) eşit yakınlıkta olmalıdır. Ebeveynler tüm çocuklarına ve eşlerine (artık onların çocuğu olduğu için), çocuklar ise hem kendi hem de eşinin ebeveynlerine benzer yakınlıkta olabilmelidir.  Herkesin keser misali hep kendi tarafına yontarak kurguladığı hayatlar, genellikle yaşanmadan son bulmaktadır. Çözüm ise herkesin karşı tarafın da benzer güzellikleri yaşaması için karşı tarafa testere gibi ikramda bulunması gerektiğidir.

Bunun yanında kendi tarafını övme, eşinin tarafını yerme yaklaşımının moda olduğu, hatta nesilden nesile miras gibi aktarıldığı bir toplum yapısında; testere misali karşı tarafa ikramda bulunma vizyonu yerleştirilmedikçe çok basit ama olumsuz ve etkisi büyük davranışlar, eşlerin sessiz çığlığı olarak son durak olan adliye koridorlarında yankılanacaktır. Bu düşüncedeki ebeveynlerin ve eşlerin sonunu ise “taraf olan, bertaraf olur” sözü belirleyecektir.

Günümüzün popüler ifadelerinden biri olan eşitlik yerine adalet kavramı aile ilişkilerinde de geçerlidir. Adaletsiz aile yaşamları, eşlerin sadece kendi tarafına yakın olmak istemesi ile birlikte ebeveynlerin evli çocuklarının kendi tarafında olmasına yönelik yaklaşımı evlilik gemisinin tek tarafa meyilli olmasına ve zamanla da geminin batmasına neden olur. Veya tek tarafa meyilli evlilik gemisi diğer eşin sabır ve tahammül katsayına bağlı olarak devam etse bile genellikle mutlu ve huzurlu bir evlilik yerine çatışmayla dolu bir aile hayatı, varlığını mezara kadar devam ettirecektir. Halbuki evlilik tarafların birbirini mutlu etme sanatı iken, evliliğin birbirine katlanma haline getirilmesi ise özellikle çocuklu ailelerde (olumsuz rol model olması nedeniyle) gelecek nesiller açısından büyük sorunların temelini oluşturmaktadır. Katlanma uğruna çekilen cefalar zamanla fiziksel ve psikolojik şiddetin rutinleşmesine neden olmaktadır.

Son yıllarda artan boşanmalarda en büyük paya sahip dış etkenlerin güdümündeki çekirdek aile fertlerinin tecrübesizliği ve duygusal hareket etmesi nedeniyle, maalesef birçok mutlu gelecekler bilinçsiz tutumlar nedeniyle kürtaj edilmektedir. Ebeveynler adeta aman kızım ezilmesin, aman oğlum esir olmasın mantığıyla bir elmanın iki yarısı olan eşleri birbirinden kopardığının farkına varsalar; attıkları her adımı, söyledikleri her sözü bir fazla düşünerek hareket ederler. Çünkü hangi ebeveyn çocuklarının saadetini baltalamak ister?

Tüm aktörler tarafından anlaşılması ve algılanması gereken nokta ise evlilikle başlayan yeni hayat düzenine her kesimin ayak uydurması gerektiğidir. Herkes, yaşamını yeniden şekillenerek, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının doğallığı en büyük ortak payda olmalıdır. Her kesim (ebeveynler, eşler, sosyal çevre vb.) açısından evlilik sonrası yeni yaşam düzeninin kuralları açık ve şeffaf şekilde belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Örneğin sosyalleşme amaçlı haftada üç defa halı saha maçına ya da altın günlerine giden bir kişi evlilik sonrası zorunlu olmadıkça haftalık maç/gün sayısını düşürmesi gerekmektedir. Çünkü daha fazla vakit ayrılması gereken, birincil derece sorumlulukların bizzat kendisinde olduğu yeni bir ailesinin olması, sosyal yaşamını yeniden düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır.  

Benzer durum ebeveynler içinde geçerlidir. Her gün yanıma gelirdi, uğramadan geçmezdi, elkızı, eloğlu yavrumu benden aldı gibi sözlerle evlilik sonrası adeta çocuklarının kendilerinden uzaklaştığı hissine kapılan ebeveynler de çocuklarının huzurlu yuvaları için yeni aile düzenine uyum sağlamaları gerekmektedir. Ebeveynlerin (farkında olmadan) duygusal sömürü kapsamında (görünüşte öyle olmasa da) psikolojik şiddet içeren davranışları, uzmanlar tarafından çekirdek ailenin kendi eksenine yerleşmesine en büyük engel olarak görülmektedir. Kendi eksenine yerleşemeyen çekirdek aile ise uzun vadede yeni sorunlara gebe kalacaktır.

Sonuç olarak aile hayatında her taraf, her eşin tarafı olmalıdır. Aile hayatının aktörleri arası ilişkilerde denge ve adalet gözetilmelidir. İhtiyaç halinde ise denge gözetilmeksizin gereken maddi-manevi destek sağlanmalıdır. Ancak zamanla suni ihtiyaçların icadıyla da iyi niyetin suiistimal edilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir. Sosyal medyada özellikle bayram zamanı dolaşan esprili bir paylaşım olarak görülse de aslında günümüz aile hayatı açısından önemli bir mesaj vermektedir: “bayram zamanı geldi, eşlerin bu bayram hangi tarafa gidiyoruz telaşı başladı.” Çözüm ise eşler ailelerine ve sosyal çevrelerine; ebeveynlerinde oğlan-kız, gelin-damat ayırımı yapmadan adaletli bir şekilde şeffaf uygulamaların hayata geçirilmesidir. Bertaraf olmayan aileler dileğiyle…

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum