Hocam bir cisim yaklaşıyor

Ahmet Cevdet
ABONE OL

Türkiye’nin çoğu zaman antidemokratik olan demokrasi tarihi irili ufaklı birçok siyasi partiye ev sahipliği yapmıştır. Kimi baş köşede, kimi eşikte, kimi izbede ağırlanan partiler, bazen de ani değişimlerle yerlerinden edilmiştir. Yine de 75.yılına girdiğimiz çok partili siyasal hayatımızın olgunluk döneminde sayılabiliriz.

Bilmem, belki de adını bunaklık koymalıyız! Partiler sağlıklı işlediğinde birbirini besler ve büyütür. Tabi bu, büyüklüğün nicelikle ölçüldüğü ülkemizde geçerli bir yasa değildir. Zaten yasalardan hazzeden bir toplum da değiliz. Bu yüzden demokratik bir ülkeyiz diye demokrasinin yasalarına uymak zorunluluğu da hissetmeyiz.

Konu mâlum: Geçmişi üç aşağı beş yukarı bilinen krizin son raddesinde Ahmet Hoca çıkışını yaptı ve Gelecek Partisi isimli yeni bir partiyi Türk siyasal yaşamına kazandırdı. Hâliyle kendisinden koptuğu Ak Parti saflarında huzursuzluk baş gösterdi. 32.Gün programının o meşhur tartışması gibi “sen hocayı tebrik ettin, hayır etmedim, çıkar göster!” seviyesinde bir demokratik olgunlukla karşılanan bu girişimin sonuçlarını şimdilik öngöremiyoruz.

Ama hocanın attığı taşın koca bir dev olan Ak Parti’yi ürküttüğü kesin. Tek başına bir arı gibi bazen anlamlı bazen anlamsız sesler çıkaran hocanın iktidar sopasıyla sürekli dürtülmesinin olası sonuçları öngörülemez değildi. Makul ikazlar ise sineklerin efsunlu sesleri arasında sağlıklı bir şekilde değerlendirilemedi… Belki de bilinçli olarak böyle istenildi. İktidar cephesinin ateşli isimleri babasının zenginliğine güvenerek Fıstık’ı kırbaçlamak isteyen Şişko Nuri’yi aratır bir performans gösterdi. Bakalım filmin devamı neler gösterecek?

Mehmed Ârif Bey dönüm noktalarının o kritik sorusunu şöyle sormuştu: “Bizim halihazırda elde ettiğimiz bir siyasi ve medeni bir duruşumuz var. Biz burayı terk ettiğimizde; 1- Kim dolduracak? 2-Biz ne söyleyeceğiz?” Ahmet Davutoğlu, yerini dolduranların partiyi getirdiği hâl üzerine epey konuştu. Hatta bu yüzden “yeni bir hâl” vurgusu yapmıştı. Anlaşılan, terk ettiği partiyi dolduranlarla alakalı endişeleri vardı ve zaten bu yüzden terk etmişti. Peki ikinci sorunun cevabı? Hoca, ne söyleyeceği konusunda gayet idealist ve heyecan verici cümleler kuruyor. Fakat heyecan bazen de ani bir saplantıyla insanın bu dünyadaki hikayesinin sonu olabiliyor. Bu yüzden tek başına heyecan eksiktir hatta fazladır diyebiliriz! Ya ne gerekir? İcraat.

Karaman ve Konya’da Gelecek Partisi’nin vitrin isimlerinin kimlerden oluşacağı icraatın göstergesi olacak, kanaatimce. Yerel teşkilatlarda pencereler şimdilik boş. Ah Nerede filminin o meşhur sahnesinde hareket hâlindeki otobüsün penceresinden sarkan Ferit’in Zehra’ya öpücükler kondurması gibi, teşkilat camlarından dilini uzatan bazı şaklabanlık girişimlerini saymazsak tabi! Bir siyasetçinin temiz olması ile kirlenemeyecek kadar beceriksiz olması arasındaki farkı saymazsak, pek tabi öncekini de saymayabiliriz! Fakat hocanın bu lüksü yok. Pür beyaz bir zeminde eleştirilerini yönelttiği için ilk teşkilatlanmada hata payı sıfıra yakın.

Sosyal medyada dolanan dedikodulara ve fotoğraflara bakılacak olursa vaziyet çok parlak değil. Partinin üst yönetiminde nispeten parlak isimler yer alsa da tabana yayıldıkça hocanın başını ağrıtacak isimler yok değil. Parti sloganı huzur ve güvenin geleceğini söylerken, yerine intikam ve karın ağrısı gelecek olursa hocanın siyasi hayatı acı tecrübelere şahit olur. Türk siyasal yaşamı da bu durumdan bir oranda nasiplenir. Bu kimsenin istemeyeceği bir gelecek olsa gerek...

Neydi o G.O.R.A filmindeki replik: “Komutan Logar, bir cisim yaklaşıyor efendim!”